DİĞER
"Knausgaard çok zarif bir şekilde felsefeyi, doğayı, kuşları ve Stephen Gill’in fotoğraflarını bir aile dramı içinde ele alıyor. Hepsi birbirine bağlı; hepsi felsefenin ve inancın erdemiyle dolu. Bu küçücük kitap Kierkegaard’ı da anlamak ve öğrenmek için nefis bir fırsat; hatta iki kitabı birlikte okumak en iyisi."
“Biz yetişkinler çocuklara iyi bir dünya, iyi bir gelecek bırakmadığımızı söyleyip duruyoruz. Peki, bunun nedenleriyle ne kadar hesaplaşıyoruz?”
"O kadar zorluktan, çekilen onca acıdan sonra insanın yüreği bir ödül bekler ya! Sürgünde de olsak Yılmaz ailesiyleydi, hep birlikteydik. Sinema için gerçekleştirecek projeleri vardı, birlikte yapacaklarımız, düşlerimiz… Ama olmadı."
"Hastalığa birtakım anlamlar yüklemek ve metaforik bir dille onu içimizde büyütmek, Sontag’ın vurguladığı gibi, nereye gittiği belli olmayan bir akıntının içinde sürüklenmemize yol açar. Oysa hastalığı Barrera Tyszka’nın romanlarındaki gibi sadece yaşamın bir parçası olarak görmeyi başardığımızda, akıntıya kapılıp giden kimi parçalar da gün yüzüne çıkacaktır."
"O kitaba” sahip olmak bana güven veriyordu. Orhan Pamuk’un Yeni Hayat’ı çıktığında babamın kitaplığından alıp kendi kitaplığıma koymuştum, artık ona sahiptim; Yeni Hayat’a, yeni bir hayata
Babam Giderken, hayatta hepimizin yer yer sormak mecburiyetinde kaldığı o meşum, trajik ve saçma “neden ben” sorusunun beyhudeliğini büyük bir başarıyla gözler önüne seriyor...
Taşlar Ülkesine Yolculuk, iki aylığına Ermenistan'a giden Vasili Grossman'ın izlenimlerinden oluşuyor. Kitap için Grossman'ın "yarattığı" Ermenistan demek de mümkün...
Cemil Kavukçu: İlk öykü kitabım yayımlandığında, yazıp yazacağım bu kadarmış, dedim. Heybem boş... Dolaşıyorum. Bir gün doldurursam yeni bir kitap daha çıkar ortaya
“Hasan Ali Toptaş’ın yeni romanı” ifadesini görünce kalbimiz aynı heyecanla çarpıyor. Kuşlar Yasına Gider, kışa denk geldiği ve benim zihnim Cennet’in oğluna büründüğü için mi bilmem ama ikisi arasında, eh biraz –belki epey- duygusal bir bağ kurdum ben...
Kuşlar Yasına Gider’de Toptaş sadece “kelimeleri” değil, dilin kendisini yutmuş gibi duruyor. Zira karşımızda dille neredeyse hiç meşgul olmayan, dili sadece bir hikâye aktarımı aracına indirgemiş bir roman var
© Tüm hakları saklıdır.